İçeriğe geç

Fıkıhta sefeh ne demek ?

Sefeğin Derinlerinde: Bir Hikâye Üzerinden Fıkıhta Sefehe Bakış

Hayat bazen, en derin sorulara cevap ararken kendi içinde kaybolmamıza yol açar. Bu yazıda size öyle bir hikâye anlatmak istiyorum ki, hem iç dünyamıza yolculuk yapacağız hem de fıkıhta “sefeh” kavramına farklı bir bakış açısıyla yaklaşacağız. Karakterlerimiz, hayatın zorluklarıyla mücadele ederken, bir yandan da insan olmanın ne demek olduğunu anlamaya çalışacaklar.

Bir zamanlar, kasabanın en uzak köylerinden birinde, Duru adında, insanlara şefkat gösteren, merhametli bir kadın yaşardı. Herkesin derdine ortak olur, kimseyi yalnız bırakmazdı. Duru’nun en yakın arkadaşı ise Orhan’dı, yıllardır birlikte büyümüşler, hayata dair ne varsa paylaşmışlardı. Ama Orhan, Duru’dan farklıydı. O, her zaman stratejik düşünür, bir olay karşısında ne yapması gerektiğine hemen karar verir ve adımlarını buna göre atardı. Duru ise her zaman, “Bunu nasıl hissediyorsun?” diye sorar, başkalarının acılarına derinden üzülürdü. Onlar, biri duygularıyla, diğeri aklıyla hareket eden iki farklı dünyaya sahipti.

Bir gün, köyde bir adam, harabe haldeki evini satmaya karar verdi. Durumu zorlanıyor, borçları birikmişti. Köy halkı, ona yardım etmek için toplanmaya başladığında, Duru adamın yanına gitti. “Ne zaman ihtiyacınız olursa, ben buradayım,” dedi. Adamın gözlerinde bir umutsuzluk vardı, ama Duru’nun sıcak bakışları, ona bir nebze de olsa huzur vermişti. Orhan ise olaya biraz farklı yaklaşıyordu. Adamın evini satmak yerine, borçlarını ödeme yolları aramayı önerdi. “Kendini bu kadar zor durumda bırakma. Ailene nasıl daha iyi bir hayat kurabileceğini düşün,” diye ekledi.

İki farklı yaklaşım, iki farklı bakış açısıydı. Duru’nun yaklaşımı, hemen devreye giren şefkati yansıtırken, Orhan’ın yaklaşımı daha çok çözüm odaklıydı. Ama zamanla, her ikisinin de haklı olduğunu, birinin empatik yaklaşımının insan ruhunu iyileştirdiğini, diğerinin ise gerçek çözüm için bir yol gösterdiğini fark ettiler.

İşte tam da burada, fıkıhta “sefeh” kavramının derin anlamına odaklanmak gerekir. Fıkıhta sefeh, aslında insanın kendisini sürekli olarak geçici ve dünyevi şeylere kaptırması, aklını kullanmadan ve sorumluluklarını unutarak bir yaşam sürmesidir. Her şeyin yüzeyine bakarak hayatı sorgulamak, derinliklere inmeden yüzeysel bir şekilde yaşamak, fıkıhta sefeh olarak nitelendirilen bir davranıştır. Bu, sadece maddi anlamda değil, manevi anlamda da geçerlidir. İnsan, sadece anlık hazlar ve geçici tatminler peşinde koşarken, aslında kalıcı ve değerli olanı göz ardı etmiş olur.

Duru, köy halkıyla ilişkilerinde, bu sefeh düşüncesinin tam tersine bir yaklaşım sergiliyordu. O, insanların derinliklerine inmeyi, onların hislerine ve ruhlarına dokunmayı tercih ediyordu. Ama Orhan, zaman zaman sefehe düşebilirdi. Çözüme odaklandıkça, bazen insanın duygularını ve ruh halini göz ardı ederdi. Sonuçta, Duru’nun tavsiyesiyle, Orhan da zamanla bir şeylerin farkına vardı. Her şeyin sadece akıl ve mantıkla çözülemeyeceğini, bazen kalbin de dinlenmesi gerektiğini anlamaya başladı.

Duru ve Orhan’ın hikâyesinde, sefeh kavramı, insanın ruhsal derinliklerinden uzaklaşıp yüzeysel bir yaşam sürmesine, gerçek sorumluluklarından kaçmasına yol açan bir durum olarak ortaya çıkıyordu. Sadece maddi değil, manevi boşluklarda da sefehe düşmek mümkündü. İnsanın içindeki boşlukları, sürekli dışsal tatminlerle doldurmaya çalışmak, bir noktada kendini kaybetmeye yol açabilir.

Ve böylece Orhan, Duru’nun yardımına ve şefkatine daha fazla ihtiyaç duyduğunu fark etti. Gerçek huzuru bulmanın, sadece maddi kazanç ve çözümlerle değil, insanın içsel dünyasına dokunarak mümkün olacağını gördü. O an, köy halkının bir araya gelerek birbirlerine yardım etmelerinin, sadece sorunları çözmekle kalmayıp, aynı zamanda kalpten kalbe bir bağ kurmanın ne kadar değerli olduğunu fark etti.

Sonuç: Sefehe Düşmemek İçin Ne Yapmalı?

Duru ve Orhan’ın hikâyesi bize, hayatın her alanında sefehe düşmemek için derinliklere inmenin önemini hatırlatıyor. Akıl ve mantık, bir çözüm yolu olsa da, duygular ve insanın içsel dünyası da en az o kadar önemli. Fıkıhta sefeh, geçici tatminlere düşmekten, gerçek sorumluluklardan kaçmaktan ve kalıcı huzuru aramaktan uzaklaşmak olarak tanımlanabilir. Eğer bir insan, içindeki boşluğu sadece geçici dışsal tatminlerle doldurmaya çalışıyorsa, derin anlamda kaybolmuş olur.

Hikâyemiz de burada bitiyor. Belki siz de Orhan gibi çözüm odaklısınızdır, belki de Duru gibi duygulara değer veren birisiniz. Ancak her iki yaklaşımda da dikkat edilmesi gereken nokta, kalıcı huzuru ararken sefehe düşmemektir. Hep birlikte, hayatın yüzeyine takılmadan, derinliklerdeki anlamı keşfetmeye çalışalım.

Hikâyemizle ilgili düşüncelerinizi ve yorumlarınızı aşağıda bizimle paylaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino şişli escort
Sitemap
ilbet güncel giriş adresivdcasino infobetexper girişsplash