Bazen günlük bir sohbetin ortasında kulağımıza çalınır: “Fındık altını kaç para?” Kimi için bu sadece piyasanın bir anlık sorusudur, kimi içinse geçim derdinin kalbine dokunan bir meseledir. Ben ise bu soruya biraz daha geniş bir pencereden bakmak istiyorum: küresel ekonomiden yerel pazara, bireysel planlardan toplumsal ilişkilere kadar uzanan çok katmanlı bir hikâye olarak.
Fındık altını nedir?
“Fındık altını” deyimi, aslında fındığın bölgesel pazarda altınla kıyaslanacak kadar değerli olduğunu anlatan mecazi bir ifadedir. Karadeniz’de özellikle üreticiler arasında kullanılan bu tabir, hem ürünün maddi değerini hem de kültürel önemini vurgular. Fındık, Türkiye için sadece bir tarım ürünü değil; aynı zamanda milyonlarca insanın geçim kaynağı ve toplumsal kimliğinin bir parçasıdır.
Küresel perspektif: dünya çikolata endüstrisinin gizli kahramanı
Dünya fındık üretiminin yaklaşık %70’i Türkiye’den geliyor ve bu üretimin büyük bölümü Ordu, Giresun ve çevresinde gerçekleşiyor. Almanya’dan İtalya’ya, Amerika’dan Çin’e kadar birçok ülkenin çikolata endüstrisi, Karadeniz’in fındık bahçelerine bağımlı. Nutella gibi markaların başarısının ardında, “fındık altını”nın küresel dolaşımı yatıyor.
Fındığın küresel değer zincirinde yarattığı etki, aslında petrol ya da kahve gibi stratejik ürünlere benziyor. Küresel fiyat dalgalanmaları, yalnızca üreticiyi değil, çok uluslu şirketleri de doğrudan etkiliyor.
Yerel perspektif: köyden pazara uzanan yol
Yerelde ise mesele bambaşka. Karadeniz’de fındık, sadece çuvallarla ölçülen bir ürün değil; imece kültürünün, aile bağlarının, hatta düğün masraflarının merkezinde duran bir değer. Köy kahvelerinde “fındık altını bu yıl kaç para olacak?” sorusu, sadece ticari bir merak değil; aynı zamanda toplumsal bir gündemdir.
Erkekler genellikle bu soruya stratejik ve pratik yanıt arar: “Kaç dönüm bahçe var, kaç kilo ürün çıkar, hangi tüccara satılır?” Kadınlar ise aynı soruya daha ilişkisel bir pencereden yaklaşır: “Komşuya yardım ettik mi, imece nasıl geçti, fındıktan gelen gelir aile içinde nasıl paylaşıldı?” Böylece fındık, hem bireysel hesapların hem de toplumsal bağların ortak kesişim noktası olur.
Kültürel algılar: farklı toplumlarda fındık
Türkiye’de fındık altınla kıyaslanırken, Batı Avrupa’da fındık genellikle “lüks tatlıların vazgeçilmezi” olarak görülür. İtalya’da gianduja çikolatası, Almanya’da fındıklı kekler, Fransa’da fındıklı pralinler… Hepsi bu küçük yemişin farklı kültürel yorumlarıdır. Yani Ordu’da “geçim kaynağı” olan fındık, Paris’te romantik bir akşamın tatlısına dönüşebilir.
Fındık altınının geleceği
İklim değişikliği, göç ve tarımsal dönüşüm gibi faktörler, fındık üretimini de etkileyecek. Bilim insanları, Karadeniz’de sıcaklık artışının fındık verimliliğini değiştirebileceğini söylüyor. Bu, hem küresel pazarda fiyat dalgalanmalarına hem de yerel halkın ekonomik dengesine yansıyacak. Belki gelecekte “fındık altını” sorusu daha da kritik bir gündem haline gelecek.
Peki çözüm ne? Erkeklerin stratejik yaklaşımıyla, sürdürülebilir tarım planları, verim artırıcı teknikler ve küresel pazara daha güçlü entegrasyon ön plana çıkabilir. Kadınların empatik ve toplumsal odaklı bakışıyla ise üretici kooperatifleri, imece kültürünün modernleşmiş versiyonları ve toplumsal dayanışma ağları geliştirilebilir. İki yaklaşım birleştiğinde, fındığın hem ekonomik hem kültürel değeri korunabilir.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Şimdi top sizde. “Fındık altını” sizin için ne ifade ediyor? Yalnızca ekonomik bir değer mi, yoksa çocukluğunuzun sofralarında, düğün hazırlıklarında, imece günlerinde hatırladığınız kültürel bir iz mi? Yorumlarda paylaşın; çünkü fındığın gerçek değeri, sadece piyasalarda değil, sizin hikâyelerinizde saklı.